10 Ekim 2014 Cuma

sıradan bir gün...(28.05.2013)

Evet bugün yine parka gittik.Bütün gün işyerinde haldır haldır koşturmam yetmezmiş gibi eve gelince yemek yer yemez soluğu dışarıda alıyoruz.Önce kızları giyindiriyorum.Gerçi ha kızları giydirmişim ha ahtopotu hiç farkı yok.Neyse onları önce bi dışarı salıyorum ki ben hazırlanırken onlar tekrar soyunmasın.Onlar komşunun ayakkabılığını bastonunu vs karıştırırken bodrumdaki leş gibi ağır bebek arabasını çıkartıyorum.Sağa sola kaçışırlarken bir elimle onları toplayıp diğer elimlede bebek arabasını kapıdan itiş tepiş çıkartıyorum.Uşakları hemen bindirmiyorum çünkü daha aşmam gereken 20 küsür merdiven var.Araba sırtımda merdivenleri çıkarken bakıyorum arkamdan geliyolar mı diye.Beyzademiz ise bisikletiyle inmiş yolda bekliyor.Biri kedi peşinde biri yaprak topluyorken ben bağır çağır ‘gelinnn buraya çabuk.Bırakın o kediyi kızımmm ne diyom ben gelsenize ulennn!..’ daha sonra tehditler’bi daha son olsun size park mark yok kırın k…nızı oturun evde.Dönüyom ben eve’ deyince bi yaygara paaarkaa ıhahaaaıh ıhahaaaıh parrkk parkk diye ağlama eşliğinde yaka paça oturtuyorum koltuklarına.

Nihayetinde çıkıyoruz yola.Çok şükür yolda gıkları çıkmıyo.Parka gelir gelmez ikisi birden inceemm diye bağırır indiririm biri kaydırağa biri salıngaça saldırır.Devreye yanımda getirdiğim çanak çömlekler girer haydiii kum doldur boşalt, çukur aç , içine gir sonra o kumları havaya at ‘yağmur yağyooo’ de.Devreye çubuk kreker girer oturur çubuk yerler diğer çocuklara dağıtırlar abartıp kuma bandırıp yemeye çalışırlar.Devreye su girer cuyyi cuyyi diye bağırıp milleti kendilerine baktırırlar.Görende susuz bırakıyorum sanacak.

Neyse azdıkça azarlar.1, 5 saat sonunda benim enerjim tükenir dilim bi karış dışarıda pislikten eli yüzü görünmeyen çocukları sürükleye sürükleye arabalarına bağlayıp tutarız evin yolunu.O yol bana bir uzun gelirki anlatılmaz yaşanır.Bebek arabası mı itiyorum öküz arbası mı belli değil.Evin önüne gelip o 20 küsür merdiveni sırtımda bebek arabasıyla indikten sonra.Oh be bugünde eve gelebildim.Ama yorgun ama bitkin.Haydi bi gayret daha indir şu leş arabayı bodruma ondan sonra tamam rahatız diye kendime bir yandan teselli veriyor bir yandan da oğlana ‘oğlum acık bakıver kardeşlerine bodruma iniyom öldüm yorgunluktan.hiç koşturcak halim yok kaçmasınlar sakın’ diye talimatlarla bu işide hallediyorum.

Eee sırada çoluk çomağı toplayıp eve tepmesi var.Bi bakarım biri komşunun maydanozlarını avuçlamış yolmuş diğeri gül yapraklarını.Ben yine cıyılcıyıl enselerinden tuttuğum gibi doğru eve.Onları hemen soyup bi güzel banyoda leğene ıslıyorum.Banyonun dışını içinden fazla ıslatırlarken ocağa sütü koyuyorum, üstünden çıkanları öteyi beriyi topluyorum.Arada banyoyu kontrol ediyorum kalkıp düşmesinler diye.Neyse bi güzel sabunlayıp çıkartıyorum.Ohh mis gibi oldular.Şimdi sütlerinide içerler zıbarıp uyurlar hayaliyle yine ahtapot giydirme çalışmalarına başlıyorum.Giyinip sütlerini içtikten sonra işte beklediğim an yaşasın sonunda kıçım yer görecek.Tam sevinçten göbek atıp gerdan kıvıracakken şangur şıngır anahtar sesi ve gelen baba…Elinde de herzamanki gibi ya çikolata ya dondurma ya meyve suyu ya da karpuz.’bakın kızlar size ne aldımmm.Öpücük verin bakiim babaya..iyi halt ettin.Şimdi sil baştan soy yıka gidir :’(


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder