21 Aralık 2017 Perşembe

Canım acıyo...


  Çocuklar yavaş yavaş sessizce büyüyorlar.En güzel tarafı da ev işlerine yardım ediyolar😀 yok beee... Duygularını dile getiriyolar. Bunu bu sabah okul servisini beklerken daha iyi farkettim. Ayça yı dün dişçiye götürdüm. İki dişi çekildi. Çenesi darmış dişler içten çıkmaya başlamış filan. Neyse baya bi kötü görünüyo.Kendi bile zombiye benzediğini söyledi😁😁
İşte servisi beklerken Gökçe Ayça nın dişine baktı ve:
-Anne Ayça ya bakarken benim canım yanıyo nedense
dedi😯
-Kızım siz kardeşsiniz ya o yüzden
didim
-Sanki ben istiyomuşum gibi canımın acımasını.Çok ilginç ya
dedi.

 İkiz oldukları için mi acaba böyle hissetti bilemedim.O şehir efsanesi değil miydi?Belki de değildi.O kadar didişmelerine rağmen o da şaşkın görünüyordu.Bu da böyle bi anı oldu işte...

12 Mayıs 2017 Cuma

mezuniyet...

 Evettt bugün mezuniyetimizi kutladık. Yaşananları sıcağı sıcağına anlatmak istedim yoksa bi cimcik aklımla hepsini unutup gidiyorum.He ne diyodum? Mezuniyet.
Bizim haytalar anasınıfından mezun oldularda üstümüze afiyet


Biz daha çoook küçücükken mezuniyet üniversiteden mezun olunca kutlanır kep neyim atılır filan.Şimdiki nesil çok şanslı neredeyse ana karnından çıkar çıkmaz kep takacak 'oley ana rahminden mezun oldum yupppiiii' diye kutlama yapacak azizim.
Neyse herkes yapıyo biz niye yapmayalım başımız da kel filan diil şükür diyerekten sıvadık paçaları.
Sabahın köründe diktim haytaları giyindirdim saçı başı filan derken iflahım kesildi inanınki. Millet tek çocukla uğraşırken ben ahtopot gibi cebbelleşiyorum. Saat 10 da fotoğraf çekimi yapılacaktı tam tekmil hazır gittik. Uzun uzun fotoğraf çekimini anlatmak isterdim ama tahmin edersiniz artık. Sıkıldılar kepleri çıkarttılar.Zati zar zor taktıydım ama neyse simittt diye yırtındılar koştular vızırdadılar derken çekim işi bitti. Üstlerini okulda değiştirip arkama bile bakmadan eve gittim.İki saat sonra da almaya. 
Aynı hazırlıkları da akşama tekrar yaptım çünkü gösteri akşamdı.
Okulun tiyatro salonu küçük olduğu için 4 kişi çağırma sınırı vardı.Babaanneye söyledik.Halalarının iki oğlu da geldi.Biri bizim eşşek sıpasıyla yaşıt diğeri de kızlardan 1 yaş küçük.Emsaller yani.Büyükler oldukça iyi anlaşır. Ufaklar bazen didişir bazen kuzu sarması gibi olurlar.Neyse efenim büyükler ufağı da alıp en arkaya geçtiler ellerinde telefon dünyayı görmüyolar.Yeni nesil işte...
Öyle böyle gösteri başladı.Onlar maarifetlerini sergiledikçe ben salya sümük ağladım😢. Duygulandım nan.İnsanın yani anneyim.Her ne kadar dört dörtlük analık yapamıyosam yine de içimden bişeyler yer değiştirdi sanki.
Ağlak ağlak gösteri bitti sonunda meşhur kolları uzun gelen cübbeleri kepleri giydiler. Kepler havaya atıldı konfetiler patladı dans edildi ve gece güzel olaysız bitti.
5 çocuk 3 yetişkin tıkış tıkış arabaya bindik benim oğlan söylenip duruyo ' Bu ne ya kaç yıllık okul hayatım geçti hiç böyle mezuniyet yapılmadı. Sanki ünüversiteden mezun oldular' 
meğersem ilk defa ana sınıflarının cübbe giydiğini görmüş😮. Sonra kızlara dönerek ' eee artık iş aramaya başlarsınız'😆😆 dedi. Hepimiz koptuk...
Eve geldik pür neşe. Ufaklıklar oynarken bi tartışma çıktı.Aralarındaki diyoloğu tek ben duydum.Çok komikti.
Ufak kuzen
-Yarın benim gösterime gelme . dedi 
Ayça
-Bana ne gelicem sen bizimkine geldin ya
- Ben biliyo muydum sizin gösteri olduğunu.Annanem zorla getirdi bi baktım burdayım.Bilsem gelmezdim
-Ama geldin izledin izlemeseydin

Küçücük veletlerin tartışması da acayip komik oluyo. Büyüyünce anlatıcam onlara tabi Rabbim izin verirse ömür yeterse.

Neyse çok uzattım böyle bi mezuniyet günü geçirdik.Her ne kadar yorucu olduysa da güzeldi.

19 Nisan 2017 Çarşamba

Pratik bilgi

 Çocuklar her an bizi şaşırtmaya hazır bekleyen süpriz yumurta gibiler.Hiç beklemediğiniz an da gelip bi laf söyleyip dumra uğratırlar. Ağzınız açık anlamaya çalışırsınız ama anlayamaz maalesef.
  Dün başıma gelen de böyle bi şeydi. İş güç uğraşırken mutfakta buzdolabının üstündeki çıkartmayı sökmeye karar verdim. yıllardır orda duruyodu. iyice yıpranmış resmi solmuş yağ içinde kalmıştı. Islattım bezle ufaladım çıkmadı. Süngerin sert kısmıyla biraz ufaladım yoruldum bez e döndüm sildim.Çamaşır suyu sürdüm beklettim sildim ufaladım yok çıkmıyo. Biraz çıkıyo yapışkanı kalıyo.Bu sefer tırnağımla hatur hutur giriştim biraz çıktı gibi oldu ama hepdi de bu şekilde çıkmaz ki. Neyse ben dolabın önünde bu şekilde cebelleşirken arkamda gökçe
 -Onu öyle çıkartamazsın. dedi
 -Hı uğraşıyorum çıkıcak inşallah didim.
 -Saç kurutma makinesini kullanmalısın
 -??????
 -Saç kurutma makinesini aç üzerine tut diyom
 -Ne nasıl yani. saç kurutmanın ne faydası olacak ki???????
 -Çıkartmanın altındaki yapışkanı kuruyunca hemen çıkar.

 Ne yani 6 yaşındaki bebeden pratik bilgi mi almıştım yani? Yok daha neler. Şapşala dönmüş bakarken saç kurutma makinesini elime tutuşturuverdi bacaksız. Mecbur dediklerini uyguladım. Çıkartmaya tuttum sonra silmeye başladım.Gerçekten de çok uğraşmadan sökmeyi başardım. Bu benim için büyük insanlık için küçük bir adımdı.Niye bu bilgiyi ben bilmiyorum diye düşündüm.Yoksa herkes biliyor da bi tek ben mi cahil kalmışım ki 6 yaşındaki çocuktan öğrendiğimi hesaba katarsak öyle görünüyo.
 Neyse canım gerekli teşekkürleri sunduktan sonra diğer işlere yöneldim. Çok ta abartmamak lazım ama dimi. Bu arada Ayça asmış suratını yanıma geldi.
  -Bana da sorabilirdin anne. Ben de biliyodum.
Hey güzel Rabbim ne diyeyim ben şimdi. Cahilliğimi yüzüme yüzüme vuruyolar ben de kafamı nerelere vurayım bilemedim.

20 Şubat 2017 Pazartesi

dişim sallanıyooooo

 Evettt diş dökülme mevsimi başladı. 6 ya çeyrek kala ilk diş sallandı. Merakla bekliyordum acaba önce hangisinin dişi sallanacak ne hissedecekler ben ne hissedicem filan... Herzaman hayallerimin yıkılması gibi bu da yıkıldı.Hiç ahım şahım bişey olmadı. Ne mi oldu? Anlatayım ;

  Gökçe daha önce de dediydim meyve hastası. Deli gibi meyve yer. Ne zaman işim başımdan aşkın olsa bi kucak meyveyi döker önüme 'soy!' der. Yine öyle bir gündü.Mutfaktamıydım nerdeydim bilemiyorum bir hafta öncesi. Getirdi kafam kadar elmayı  'soy 'dedi. Benim de işim var tabi sadece yıkadım verdim eline. Bu elmayı kemire kemire gitti. Ben de işime döndüm. Aradan bi 10 dk geçti geçmedi bağıra bağıra yanıma geldi. Ama ne bağırmak elma bağazına takıldı zannettim elim ayağım dolaştı.' noldu kızım!' diyorum hala bağırıyo.Elindeki elmaya baktım sadece kemirilmiş boğaza takılma ihtimali yok. Bi daha sarstım ' noldu ne bağrıyon biyerin mi acıdı?' cık bizimki son gaz devam bağırmaya. Sonra ağlamaya bsşladı 'dişim çıkıyoooo aaaaıiiii.Nolcak şimdi ağğğğğğhiıiiii? gan da geldi napcaz anne?' Ben bir ohh çektim. Rahatladım ya. Dişmiş diş. Yüreğim ağzıma geldiydi.
   Neyse ben buna oturdum dişlerle ilgili ne biliyosam anlattım.Yarı dinledi yarı dinlemedi. Kah ağladı kah bağırdı derken ikna oldu.Tam susturmuş zafer naraları atacakken Ayça geldi surat beş karış.
' ne yani benim dişim sallanmıyo mu? Gökçe nin niye sallanıyo? o büyücekte ben küçük mü kalıcam? Sence bu haksızlık değil mi anne ha değil mi!!!???'
 Benim sevincim kursağımda kaldı yine. Derken bi bakayım bakalım onunkilere de belki sallanıyodur diyerek umutlandım. Zaten ikiz değil mi bunlar canım herhalde dişleri de aynı zaman da dökülür...'aç bakiim ağzını senin dişlerine de bakalım hangisi sallanıyo' dedim. Hemen suratı değişti kuş gibi açtı ağzını gökçeye de şöyle yandan bi baktı.Kontrol etmeye başladım.Önce alttakiler cık. sonra üsttekiler cık. yandakiler bu ne ya kaya gibiler maşallah. Şimdi sallanmıyo desem vır vır vır etcek sabaha kadar. Sallanıyo desem anlayacak. Ben de politik bir cevap verdim bekliyo çünkü.Açmış gözlerini kocaman ağzımdan çıkacak söze odaklanmış. Dedim ki seninki azcık sallanıyo henüz zamanı gelmemiş. Biraz ikna oldu ama peşinden bir sürü soru da geldi.Vay efendim zamanı niye gelmemiş miş. Gökçe nin niye gelmiş miş. Elma yerse olur muy muş falan filan.


  Aradan bir hafta geçti o gün bu gündür her gördüklerine konuya komşuya sütçüye dişlerinin sallandığını anlatıyolar.Bu arada Gökçe hala dişi çıkarmadı.Bize de çıkarttırmıyo. Yutmasından korkuyorum açıkçası.Ama yapacak bişey yok. Galiba zamanı gelmedi😉

7 Aralık 2016 Çarşamba

Büyümeyi anlamak...

 Bazı anlar vardır hemen kaydetmek istersin. Biraz zaman geçince unutacağını bilirsin ve hep aklına gelirdi ilk ne zaman dı diye.
  Ben de bu sabah Ayça nın durup dururken söylediği cümleyi unutmamak adına hemen yazıya dökmeye karar verdim. Ee söz uçar gider yazı sonsuza kadar kalır demişler.
  Neyse, bu sabah çocukları okul için sardım paketledim çıkmak üzereydik. Her zamanki gibi üçüde bir ağızdan konuşuyolar kızlar süphanekeyi tekrar tekrar okuyolar çünkü bugün din dersleri var ve süphanekeyi okuyana öğretmen çıkartma verecekmiş. Bir sürü gürültü var anlayacağınız. Tam o sırada Ayça;
-Anne dünyaya bişey oluyo. Benim kafam çok karışık.Önceden hiçbirşeyi düşünmüyodum. Kafam boştu. Şimdi niye karışık niye hep bişeyler düşünüyorum.Dünyaya bişey oluyo anne. dedi
 Çok şaşırdım. Anlam veremediği bişey oluyodu ve bunu o kadar güzel ifade etti ki ben de gülümseyerek;
-Dünyaya bişey olmuyo kızım sen büyüyorsun. diyebildim

  Evet büyüyordu ve bunu hissediyor ama çözemiyordu. Çok garip bir an dı. Asla unutmak istemediğim cümlelerden birini söylemişti. Yaş 5.5 ve artık gerçekten büyüyorlar sanırım.

22 Eylül 2016 Perşembe

6'ya çeyrek kala...

  İkizler artık büyüdüler.Ama nasıl büyüdüler inanamıyorum demek istedim. Diyemeyeceğim çünkü çileyi çeken bilir kardeşim.

  Koskoca 5 sene dolu dolu geçti.
  Bu 5 sene içinde seri seri film çeksem yine de anlatamam yaşadıklarımı.

  İlk bir iki sene korku filmi tadındaydı. Geceleri kabuslar görüyordum.Yanımda yatan bebeleri eziyomuşum kolunu bacağını kırıyomuşum filan.Cırıltıyla yataktan fırlayışlarım,aynı bebeği besleyip öteki için "'yav niye ağlıyo bu" diye saçımı başımı yolmamı, mama yerine ılık suyu dayayıp sabah mutfak tezgahının üstündeki mama yığıncığını görünce yaşadığım vicdan azabını anlatmam mümkün değil.

  Ara ara bilim kurgu sahneleri de vardı yani.Mesela bu zamana kadar nasıl dayandım.Sürekli tempo ve stresle nasıl başaçıkabildim anlaşılması zor ve karmaşık.Robot muydum neydim ben..?
 İşin içindeyken anlamıyor insan.Bi oraya bi buraya kafası kopmuş tavuk gibi koşuştururken ileride düşünüp ne haldeymişim vay anasını satayım diyeceğim hiç aklıma gelmezdi.

  Bazen komedi filmlerini de aratmıyordu yaptıkları.Birbirlerini kızdırmaları,abilerine kurdukları tuzaklar,şakaşmaları keyifli zamanlara sahne olmuştu.

  Aklıma geldi de yazayım.Geçen hafta kurban bayrmıydı. Gökçe "kurban bayramı ne demek "diye sordu.Ben bi afalladım kahretsin çalışmadığım yerden sordu.Nasıl anlatıcam.Baba da yok o anda git babana sor diyip savsaklayayım.Nasıl söyliycem danaların koyunların kurban edilip kesildiğini. Bu zamana kadar hayvansevgisi filan öttüm durdu.Ya bi daha et yemezlerse...bla bla bla bla...
 Sonunda anlatmaya karar verdim.
-Kurban bayramında hayvanlar kesiliyo diye şappadanak söyledim.
korku dolu gözlerle:
-Hangi hayvanlar???
-Danalar,inekler,koçlar,koyunlar...
-Ama biz hayvanları seviyoruz niye kesiliyolar.?
-O kesilen hayvanların etleri fakirlere dağıtılıyor iyilik olsun diye yani
-Ama hayvanları kesmek kötü birşey.
-Allah bazı hayvanları yiyebilmemiz için izin verdi.
-Yazık değil mi onlara?
( ben ufaktan sibirlenmeye başladım)
-Eeee sen sucuğu sevmiyo musun?
-Seviyorum
-Sucuk neyden yapılıyo zannettin.Ağaçta yetişmiyo dana etinden yapılıyo ( oh be)
Bu sırada resim yaapmakta olan ayça bilmiş bilmiş lafa atladı.
-Ben danaları seviyorum ama etini yemeği değil.Bi daha et yemiycem hı...

 Bu konuyu şimdilik kapatmam gerektiğini düşünerek başka şeylerden bahsetmiştim. Tabi o konu hiç bir zaman kapanmadı.Ne zaman önlerine sucuk köfte gelse danaların kesilmesinden filan bahsedip durdular

 Neyse öyle ya da böyle 5 yaş bitti gibi birşey.6 ya çeyrek var ve yarın anasınıfına gidecekler.3 senedir hala neden anasınıfına gittiklerini 1 e niye başlamadıklarını anlayabilmil değiller. Onu da anlatacak enerjim yok şu an inşallah başka bahara bu günlük bu kadar:)

23 Temmuz 2016 Cumartesi

kafamdaki soru işareti?

 Kavgasız zırıltısız hırıltısız büyüyen kardeşler var mıdır çok merak ediyorum. Yaş 5 oldu ama hala evde bi huzursuzluk bi kıskançlık bi çemkirme anlatamam. Ama anlatıcam. İçimi dökecem.

 Bu veletler büyüdü derken aslında kendimi pembe yalanlarla kandırmışım. Teselli etmişim aldatmışım. İnsan 24 saatin en az iki saatinde anlaşır be anacım. Yok bunlar bi küs bi barışık yeni yetme sevgililer gibiler. Bi bakmışım tadlarından yanlarına varılmıyo bi bakmışım saç başa kan gövdeyi götürüyo.Ortası yok yani. Hala anşamış değilim kafamda deli sorular çıldırmış durumda. Bal gibi geçinirken küçücük bi zıtlaşma anında ortamı geriveriyor.Ortam gerildikçe bende gerilip ortamlara akıveriyorum.

  Yani şu devirde kedi ile köpeğin bile canciğer kuzu sarması olduğu için kedi köpek gibi değimini kullanamayacağım ki ne diyeceğim onu bile çözemedim neyi paylaşamıyosunuz be yavrum neden cici cici oynamıyosunuz? Neden birbirinizi yiyorsunuz anlatın da rahatlayayım.

  Neyse bana rahatlık yok biliyorum. Kaderime razıyım napayım büyüyünce düzelirler artık diyerek bir pembe tık daha atıyorum hayallerime.

 Evet aralarındaki ufak diyoloğu paylaşarak pembe noktamızı koyalım.

 A: aaa gökçe senin bebeğinin saçı ne güzel olmuş.
G: dur sanada yapim

5 dk sonra....

A: ama güzel olmadı seninki gibi değil
G: sen böyle istedin oldu işte
A: hiç güzel olmadı boz çabuk
G: uğraşamam işim var
A: banane boz boz ne biçim hiaaaa niaaaaaa aaaaa

5 dakika sonra....

G: ayça karpuzunun çekirdeklerini çıkarayım mı sana?
A: olur gökçecim teşekkür ederim

5 dakika sonra....

A: annneeeeee gökçe benim karpuzumu bitirdi hepsin kendi yedii aaaaa hiaaaaa

?????????